|
Tweet |
Kuyuya Taş Atanlar ve Gazeteciliğin Vicdanı: Bir Sanatçının Feryadı
Gazetecilik, dedikodu değil, gerçeğin peşinden gitme sanatıdır. Sosyal medyada hızla yayılan her paylaşıma atlayıp, doğruluğunu teyit etmeden manşetlere taşımak, bu kutsal mesleğin ruhuna ihanettir. Son günlerde yaşanan utanç verici bir olay, bu gerçeği bir kez daha acı bir şekilde yüzümüze çarptı.
Geçtiğimiz hafta, Türk sinemasının unutulmaz karakter oyuncusu, halk arasında "Tecavüzcü Coşkun" lakabıyla tanınan Coşkun Göğen hakkında bazı medya organları "hastaneye kaldırıldı, ameliyat oldu" şeklinde haberler servis etti. Duydunuz mu? Yok böyle bir şey! Sanki bir deli kuyuya taş atmış, gazetecilik maskesi takanlar da o taşı araştırmadan çıkarıp manşetlere taşımış. Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Bu nasıl bir vicdansızlıktır?
Coşkun Göğen, benim yıllardır dostum. O haberler ayyuka çıkınca beni aradı, sesi öfkeden titriyordu: "Tanju, hemen gel de şu deli işini temizleyelim. Ben gayet sağlıklıyım." Hiç vakit kaybetmeden yola koyuldum. Onu sevgili İlker Balbay'ın işlettiği Wishe Hotel & SPA'da buldum. Masajdan yeni çıkmış, akça pakça, ama gözlerinden ateş fışkırıyordu.
Bana dönüp, "Bunu neden yapıyorlar?" diye sordu. Ve tüm öfkesiyle anlatmaya başladı: 2017'de geçirdiği bir ameliyata ait fotoğrafları alıp, sanki bugün olmuş gibi servis etmişler. Kızgın, üzgün... "Çocuklarım var, sevenlerim var. Üzmesinler beni," dedi, sesi titreyerek. Bu mesleği icra ettiğini iddia edenler, bir insanın şöhretini, itibarını, hayatını bu kadar kolayca harcayabilir mi?
Haber Atlatma Yarışı mı, İnsanlık Onuru mu?
Gazetecilik, sadece bir haber atlatma yarışı değildir. Herkesin bir ailesi, bir itibarı, bir hayatı var. Haber yaparken önce vicdan, sonra doğruluk gelir. Coşkun Göğen gibi değerli bir sanatçıyı yalan haberlerle yıpratmak, sadece ona değil, bu mesleğe de telafisi zor zararlar verir. Bu tür "haberler", toplumun gazeteciliğe olan güvenini dinamitler, doğru bilgiye ulaşma hakkını gasp eder.
Buradan bir kez daha haykırıyorum: Gazetecilik, sosyal medya dedikodularıyla değil, sahada doğrulanmış bilgiyle yapılır! Klavyelerin başında oturup, internetin dipsiz kuyularından çıkan her çürük bilgiyi "haber" diye pazarlayanlar, bu mesleği aşağı çekiyor. Gerçek gazeteciler, habere konu olan kişilerin duygularına, hayatlarına saygı duyar.
Ve bizler, bu mesleğin vicdanını korumakla yükümlüyüz. Kuyuya atılan her "yalan" taşa karşı durmak, gerçeğin peşinden koşmak, itibar cellatlarına karşı bir duvar örmek zorundayız. Yoksa "gazeteciyim" diyen herkes, bir gün o kuyudan çıkan zehirli taşların kurbanı olabilir.
Siz ne düşünüyorsunuz? Sosyal medyanın haber kaynakları üzerindeki etkisi hakkında endişeleriniz var mı?