![]() |
Tweet |
“GEÇMİŞ OLSUN” DİYECEK BAŞKA BİR ŞEY BULAMADIM!
Bir gün uyandığımızda “geçmiş olsun” kelimesinin tamamen hayatımızdan silindiğini düşünelim. Tabelalardan, mesajlardan, hastane koridorlarından, telefon konuşmalarından… Yok olmuş! Bir felaket senaryosu gibi değil mi? Türk toplumunun sözlü refleksleri çöker, insanlar nasıl tepki vereceklerini bilemez, ülke çapında ciddi bir iletişim krizi yaşanırdı.
Düşünsene, trafik kazası geçiren arkadaşını ziyarete gidiyorsun. İçeri giriyorsun, ama dilinin ucuna gelen o sihirli kelime yok. Ne diyeceksin?
“Eh, ne diyelim, olmuş bir kere.” (Aşırı duyarsız!)
“Hadi bakalım, toparlanırsın.” (Bu ne şimdi, futbol maçına mı çıkıyor?)
“Beterin beteri var.” (İyice depresyona sokalım, tam olsun.)
Biraz duraksıyor, gözlerini kaçırıyor, elini başına koyuyorsun. Sonra istemsizce gelen şu cümle:
“Yaa… Neyse işte…”
İşte geçmiş olsun’un yokluğunda yaşayacağımız büyük boşluk tam olarak bu!
DİLİMİZİN HER YERİNDE
“Geçmiş olsun” sadece bir teselli cümlesi değil, tam anlamıyla bir sosyal adaptasyon aracı. O olmadan, zor zamanlardan geçen birine yaklaşmak, onunla empati kurmak çok daha zor olurdu. Bir tür sihirli formül gibi her yere uyarlanabiliyor:
Sağlıkla ilgili bir durum mu var? Geçmiş olsun.
Bağıran patrona maruz kaldın mı? Geçmiş olsun.
İlişkin bitti mi? Geçmiş olsun.
Askerden mi döndün? Geçmiş olsun.
Çamaşır makinen mi bozuldu? Geçmiş olsun.
Hatta hiç tanımadığın insanlara bile bu kelimeyle destek verebilirsin. Mesela otobüste telefonla konuşan birine kulak misafiri olursun:
"Abi inanılmaz bir şey ya, adam kırmızı ışıkta geçti, ben de duramadım çarptım!"
Otobüsün en arkasındaki amca bir refleksle söylenir:
"Geçmiş olsun evladım."
Yani bu kelime sosyal bir bağ dokusu!
TÜRKÇE DIŞINDA VAR MI?
Peki, başka dillerde böyle bir kelime var mı? Çok da yok. Mesela…
İngilizler sadece sağlıkla ilgili olaylarda “Get well soon” (Çabuk iyileş) diyor.
Fransızlar hasta olan birine “Bon rétablissement” diyor, ama arabası çalınana bunu söyleyemezsin.
Almanlar hasta olana “Gute Besserung” diyor ama boşanmış birine bunu dersen, dalga geçtiğini sanabilir.
Japonlar sadece hastalık için “お大事に” (Odaiji ni) diyor.
Ama biz? Biz kırık kalpten kırık bacağa kadar her şeye aynı cümleyi kullanıyoruz. Bizim “geçmiş olsun” dediğimiz şeylere yabancılar “ufff”, “oh no”, “that’s terrible” falan diyor. Yetmez ki bu! Bir cümlede hem teselli hem destek hem de olayın kapanışı olmalı.
GEÇMİŞ OLSUN YERİNE NE BULABİLİRDİK?
Diyelim ki bir sebepten “geçmiş olsun” yasaklandı ve yerine yeni bir şey bulmamız gerekiyor. Ne diyebiliriz?
“Olmuş bitmiş!” (Çok kaderci, üstelik duyarsız.)
“Hadi bakalım, hayat devam ediyor.” (Öğretmen gibi!)
“Allah sabır versin.” (Bu biraz ağır kaçıyor.)
“Kolay gelsin.” (Kaza geçirmiş adama kolay gelsin diyemezsin!)
“Dayan, geçer.” (Sanki motivasyon konuşması yapıyoruz.)
Görüyorsun değil mi? Hiçbiri “geçmiş olsun” kadar işlevsel değil!
TÜRKLERİN İLGİNÇ GEÇMİŞ OLSUN KULLANIMLARI
Bir de tabii, biz bu kelimeyi bazen garip yerlere de koyuyoruz. Mesela:
ATM kuyruğunda: Önündeki adam 15 dakika boyunca işlemini yapıyor. Sonunda işini bitirip dönüyor… Sen refleks olarak:
"Geçmiş olsun."
(Adam şaşkın: “Ne oldu ki?”)
Futbol maçında: Takımın 4-0 yeniliyor. Tribünden biri bağırıyor:
“Geçmiş olsun hocam, seneye artık!”
Lise yıllıkları: Mezuniyet yıllığında herkesin adının yanında şu cümle olur:
“Bu zorlu lise yıllarını atlattık, geçmiş olsun hepimize!”
Boşanmalarda: Biri evlenince “hayırlı olsun”, boşanınca “geçmiş olsun”. E peki, ortasında ne diyoruz? “Sabır.”
SONUÇ OLARAK…
Dilimizden “geçmiş olsun” u çıkarsak, empati refleksimizde büyük bir boşluk olurdu. Kimse tam olarak nasıl teselli edeceğini bilemez, cümleler yavan kalırdı. Koca bir millet olarak çaresizlik içinde “Eeee…” diye bakışır, elimizi garip garip omzumuza koyardık.
Ve en sonunda, ne yapardık biliyor musun? Yeni bir kelime uydurmaz, tekrar “geçmiş olsun” u kullanmaya başlardık! Çünkü bazı şeylerin alternatifi yoktur.
O yüzden, ne yaşadıysan yaşa…
Ne atlattıysan atlattın…
Sen yine de şu cümleyi bir daha söyle, içini rahatlat:
“Geçmiş olsun.”