Bir Gülümsemenin Ardından: Zeki Özer'e Veda
Hayatta bazı insanlar vardır… Çok sık görüşmeseniz bile, hayatınıza değmişliğiyle yer ederler. Zeki Özer, benim için işte öyle bir insandı.
Onu ilk kez 2004 yılında tanıdım. Antalya'nın güneşi gibiydi: sıcacık, neşeli, ışık saçan. Magazin haberlerine geldiğinde lafı hiç esirgemezdim, biraz takılır, biraz sataşırdım ona... Ama o her zaman o kendine has gülümsemesiyle karşılık verirdi. Hiç alınmaz, kırılmazdı. Çünkü o, gülümsemeyi meslek ahlakının bir parçası yapmış bir gazeteciydi.
Güler yüzlü, sevecen ve işine tutkuyla bağlıydı. Haberin peşinden giderken kimseyi kırmaz, herkese bir selam, bir tebessüm bırakırdı ardında. Zeki Özer’i anlatmak, sadece bir meslek insanını anlatmak değildir aslında; hayata neşeyle bakan, çevresine umut aşılayan bir adamdan bahsetmektir.
Nisan ayında ona bir mesaj atmıştım. "Geçmiş olsun" dedim, içime bir sıkıntı doğmuştu çünkü.
O ise her zamanki gibi sakindi, kendine has o pozitif haliyle şöyle yazdı bana:
"Sıkıntı yok, dinlenmem gerek… Tahliller devam ediyor."
Nezaketi elden bırakmayan, ama satır aralarında yorgunluğunu saklayan bir cümleydi bu.
Bugün ise tarifsiz bir boşluk içindeyim. Zeki Özer artık aramızda değil.
Onun yokluğu sadece ailesi, dostları için değil, Antalya basını için de büyük bir kayıptır.
Benim içinse, bir veda fırsatı bulamadan yitirdiğim o güzel insanın eksikliğidir…
Zeki abi, sen gülerken güzeldi bu şehir. Şimdi biraz daha sessiz.
Mekânın cennet olsun.