Bugun...


ASLI DÖNMEZ

facebook-paylas
Hap-şuuu!
Tarih: 14-01-2025 21:22:00 Güncelleme: 23-01-2025 09:07:00


Hapşırınca Neden "Çok Yaşa" Deriz?

Hapşırmak, vücudumuzun enfes bir savunma mekanizmasıdır. Burnumuzun içinde bir toz ya da polen dans etmeye başladığında vücut, “Bu misafirler burada fazla kalıyor!” diyerek tepki verir. İşte o an hepimizin bildiği bir sahne başlar: Gözler kapanır, nefes tutulur ve o büyülü ses yankılanır: Hap-şuuu!

Ama işin daha da ilginç yanı, hapşırmanın sadece biyolojik bir refleks olmaktan çok öteye geçip kültürel bir fenomene dönüşmüş olmasıdır. Hele hele hapşıran birine “Çok yaşa” deme geleneği... Neden ve nasıl böyle bir alışkanlık edindik, gelin birlikte bakalım.

Biraz Tarihsel Toz Kalktıralım

Hapşırmanın ilginç bir tarihe sahip olduğunu biliyor muydunuz? Mesela, Antik Yunanlılar hapşırmayı tanrıların mesajı olarak yorumlardı. Biri hapşırıyorsa Zeus “Orada ne yapıyorsun?” diye soruyor olabilir diye düşünürlerdi. Ne ilginçtir ki, bu refleks o dönemde bile dikkat çekici bir olgu olarak görülüyordu.

Sonra Orta Çağ Avrupa’sına gelelim. Veba salgını sırasında hapşırmak, ölümcül bir hastalığın habercisi olabilirdi. İşte bu yüzden insanlar “Tanrı seni korusun” gibi ifadeler kullanarak hapşıranın ruhunu kurtarmaya çalıştı. Şans ki biz artık bu kadar dramatik değiliz; sadece “Çok yaşa” diyerek işi tatlıya bağlıyoruz.

Hapşırmanın Kültürel Farklılıkları

Bu konuda dünya genelinde farklı yaklaşımlar var:

İtalyanlar “Salute” der (Sağlık!).

Almanlar “Gesundheit” der (Sağlık!).

Türk kültüründe hapşırmak, tam bir mini seremoniyle taçlandırılır:

Hapşıran: Hap-şuuu!

İlk kişi: “Çok yaşa!”

Hapşıran: “Sen de gör!”

İkinci kişi: “Hep beraber!”

Üçüncü kişi: “Amin!”

Diyalog böylece uzar gider. Çünkü biz Türkler, bir geleneği başlattık mı en az üç tur çevirmeden bırakmayız.

Bilimsel Bir Bakış: Hapşırmak Neden Olur?

Hapşırmak, burnumuzdaki sinirlerin bir uyarana tepki olarak beynimize “Dışarı at şu istilacıyı!” komutunu vermesiyle başlar. Aslında bu bir tür temizlik operasyonudur. Havanın yaklaşık 160 km/s hızla burnumuzdan fırladığını düşündüğümüzde, bu olayın minik bir fırtına olduğunu da kabul edebiliriz.

Peki ya hapşırığın ardından gelen o “kalp durması” efsanesi? Tamamen yanlış. Kalbinizin ritmi sadece anlık bir değişim yaşar; durmak mı? Asla!

Hapşırık Sesinin Mizahı

Hapşırığın sesi de tamamen kişiye özgüdür. Kimi insan melodik bir şekilde “Hap-şuuu” derken, kimisi “HAAAA-PŞŞŞ!” diye ortalığı inletebilir. Bazen bu sesler o kadar absürt olur ki topluluk içinde kahkaha atılmadan geçilmez.

Tabii toplulukta hapşırmanın bir diğer zorluğu daha vardır: hapşırık utancı.

İlk hapşırık: “Tamam, herkes duydu ama sorun yok.”

İkinci hapşırık: “Biraz fazla oldu, bakışları hissetmeye başladım.”

Üçüncü hapşırık: “Artık insanlar beni potansiyel tehdit olarak görüyor. Belki eve gitsem daha iyi olur...”

Hapşırığı Bastırmak: En Büyük Dram

Hapşırığın geldiği ama topluluk içinde olduğun için bastırmaya çalıştığın o anı hatırla. Burnunu tutarsın, gözlerin sulanır, suratın kırmızıya döner, ama hapşırık sanki “Ben gitmiyorum!” diye bağırır. Üstelik bu bastırılmış hapşırık, genelde daha güçlü bir şekilde geri döner. Tüm bu çaba boşuna!

Sonuç: Hapşırmak Hayattır

Hapşırmak, vücudumuzun bize “Temizleniyorum, dikkat et!” dediği anlardan biridir. Birine “Çok yaşa” demek, hem kültürel bir gelenek hem de insanlığa olan nezaketimizin bir göstergesidir. Ama unutmayalım: Hapşırmak, yaşamanın bir kanıtıdır.

O yüzden, bir dahaki sefere hapşıran birine “Çok yaşa” derken sadece nezaketten değil, hayata olan minnettarlığımızdan söylüyoruz. Çünkü bu küçücük refleks, aslında yaşamın ne kadar değerli olduğunun tatlı bir hatırlatıcısıdır.





YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
HABER ARA
HABER ARŞİVİ
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI