ÇOCUKLUĞUNU CEBİNE SIKIŞTIRIP KAÇ BURALARDAN!
Ölü olarak bulunduğunda Romy Schneider’ın avucunda sıkışmış bir kağıt parçasından babası Wolf Albach-Retty’nin bir zamanlar kendisine yazıp bir yaş gününde hediye ettiği şu sözler okunuyordu:
"Steck deine Kindheit in die Tasche und renne davon, denn das ist alles, was du hast!.."
Kısaca anlamı şu:
"Çocukluğunu cebine sıkıştırıp kaç buralardan, çünkü sadece senin olan tek şeydir o!.."
İçine düştüğü gayya kuyusundan bir türlü çıkamayan, eli yüzü, her yeri yara bere içindeki yavrusuna bir baba bundan başka daha ne söyleyebilirdi?
Tam da rüya ile riyanın kesiştiği o noktada. Şöhretin zirvesinde.
Umudun yinelenişi.
Ufkun çizilişi.
Tutunamayanlara çığlık.
Gelmiş geçmiş zamanların en güzel tutunamayanına…
Romy Schneider’e…
Size acı dolu gözlerin yıldızını bir kez daha hatırlatmak isterim, internette karşıma çıkan bu acı alıntıyla gözlerim yaşarırken…
Romy Schneider, 23 Eylül 1938'de Viyana'da doğdu. Asıl adı Rosemarie Magdalena Albach olan Schneider, Alman ve Fransız sinemasının en büyük oyuncularından biri olarak kabul edilir. Kariyerine 15 yaşında başlayan Schneider, 1955'te "Sissi" üçlemesinde Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth rolüyle büyük bir çıkış yaptı.
23 Eylül 1938'de Anschluss sonrası Viyana'da doğan Schneider—ebeveynleri de oyuncuydu—yatılı okula gitti ve burada resim konusunda doğal bir yeteneği olduğunu gösterdi. Yine de annesi Magda, çarpıcı kızını film kariyerine yönlendirdi. Sette neredeyse her zaman annesinin yanında olan Schneider, When the White Lilacs Bloom Again (1953) filminde ilk kez sahneye çıktığında henüz 15 yaşındaydı.
1955'te, kendisine büyük bir popülerlik kazandıran ama aynı zamanda onu bir şekilde dar bir alana sıkıştıran bir üçlemenin ilk bölümü olan Sissi'de Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth rolüne seçildi. Genellikle masum saf kızı canlandırdığı bir dizi duygusal filmden sonra, Schneider rotasını değiştirmek için çok geçti.
Schneider, kariyerinin zirvesindeyken Alain Delon ile olan ilişkisiyle de dikkat çekti. Kısa bir an için her şeye sahiplerdi. Ancak 1964'te, dört yıllık birlikteliğin ardından -sonsuz magazin haberleriyle belgelenen- altın çift Romy Schneider ve Alain Delon ayrıldı. Delon, aktörlerin ekranda canlandırdığı her şeye rakip olabilecek bir masal romantizminin kapısını kapatan birkaç karalanmış satırla her şeyi bir notla bitirdi.
Delon ile olan ilişkisi sona erdikten sonra, Harry Meyen ile evlendi ve bu evlilikten bir oğlu oldu. Meyen ile olan evliliği de zorluklarla doluydu ve 1975'te boşandılar.1981'de oğlu David'in trajik bir kazada hayatını kaybetmesiyle büyük bir darbe aldı. Bu kayıp, Schneider'ın hayatında derin bir iz bıraktı ve bir yıl sonra, 29 Mayıs 1982'de Paris'te kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ölümünün ardından, bazı kaynaklar intihar ettiğini öne sürse de, resmi olarak kalp krizi sonucu öldüğü açıklandı. Ama herkes intihar ettiğini hissediyordu. Çektiği acı hüzünlü gözlerinde her an pırıldıyordu.
Romy Schneider'ın hayatı, büyük başarılar ve trajedilerle dolu bir hikâye olarak hatırlanıyor hala. Onun sinemaya olan katkıları ve unutulmaz performansları, onu sinema tarihinin en önemli figürlerinden biri yaptı…
Önce aşk acısı...
Sonra evlat acısı…
Onunkisi kendine bir türlü ulaşamayan bir kadının hikâyesiydi.
Kafka’nın Şato’su gibi, kendine bir türlü ulaşamaz.
Ne kadar yaklaşsa, o kadar uzaklaşır kendinden.
Pierre Granier-Deferre’in yönettiği filmdeki naif kadının ta kendisi!
Gerçekte bir ideolojiye, bir fikre, bir çıkara değil, sadece aşka inanan bir burjuva kadınının trajedisi…
Tutunamayışın, düşüşün, zayıflığın simgesidir Romy Schneider.
Kadın asaletinin simgesi…
Bu yüzden güzeldir.
Bir türlü çocukluğunu cebine sıkıştırıp yollara düşemez. 44 yıl dayanabilir bu dünyadaki yaşama. Oğlundan sonra dayandığı süre yıl bile değildir…