![]() |
Tweet |
TÜRKİYE SENFONİSİ: YEDİ BÖLGE, YEDİ NOTA
Türkiye'yi bir senfoni orkestrası gibi düşünelim: Farklı sesler, renkler, tınılar ama tek bir ahenk... Her bölge bir enstrüman olsa, acaba hangi sesi çıkarırdı? Ve bu orkestrada uyum nasıl sağlanırdı? Şefin baton salladığı bir Anadolu senfonisi hayal edin!
İzleyiciler Hazırsa Perde Açılsın…
Orkestra salonuna hoş geldiniz! Şefin baton sallamasıyla başlıyoruz...
İşte Türkiye Senfonisi! Sahne ışıkları yandı, perdeler açıldı. Herkes yerini alsın, çünkü bu senfoni hiç de sıradan değil! Yedi bölge, birbirinden farklı enstrümanlar, kültürler, arada tatlı tatlı atışmalar, bol bol kahkaha...
Haydi, kulak kabartalım!
Şef: (Batonu kaldırır, biraz tedirgin)
“Hazır mıyız arkadaşlar? Lütfen uyum içinde, birbirimizi dinleyerek...! Marmara, sakin başlıyoruz. Ege, çok serbest gitme…! Karadeniz, ne olur biraz bekle, hemen coşma!”
Marmara: (Kemanıyla sakin, ama alttan alttan atarlı)
“Hep ilk sırayı bana veriyorlar, çünkü en çok çalıştırılan benim. İstanbul trafiğinde sıkışıp kalan keman yaylarım var benim! Bir yandan klasik batı müziği, bir yandan 7/24 durmayan tempo… Haydi, başlıyorum: Laaa la la la la! (Bir anda hızlanır) Hoppala, köprü trafiğine girdim galiba!”
Ege: (Flütüyle gevşek bir nefes alır, sahnede oturduğu yeri güneşlenir gibi genişletir)
“Ah Marmara, ne bu telaş yavrum? Biraz gevşe! Bak, flütümle bir rüzgâr estireyim, zeytin ağaçları fısıldasın. (Flütüyle bir iki hafif nota çalar) İki lokma ot, bir yudum çay, bir de manzara… Hayat çok güzel be! Obua arkadaşım, sen de bir derinlik kat hadi, ne o öyle dalgın bakıyorsun?”
Obua: (Hafif hüzünlü bir tınıyla)
“Ne yapayım Ege, taş evlerin gölgesinde eski şarkılar söylenir hâlâ. Bir yanım bahar, bir yanım geçmişin hüznü… (Kısa bir solo çalar.) Ama sen haklısın, hayat burada bile güzel!”
Akdeniz: (Trompetiyle araya girer, güneş gibi gürler)
“Hadi arkadaşlar, bırakın o hüznü müznü! Ben geldim! (Trompetle neşeli bir melodi çalar.) Denizin kokusu, sahil kasabaları… Portakal bahçeleri arasında dolaşan notalar gibiyim. Şöyle coşkulu bir marş basayım da herkese enerji gelsin. Ege, uyuma orada!”
Karadeniz: (Davuluyla pat diye girer, herkes bir anda irkilir)
“Uyy uşağım, ne uykusu? Siz orada ince ince çalıp durun, ben biraz hareket katayım da! Davul davul! (Davulu öyle sert çalar ki bütün orkestra şaşkına döner.) Kemençe kardeşim, gir araya horon vuralım!”
Kemençe: (Coşkuyla bağırır)
“Hey gidi Karadeniz, başlıyıyruk! (İncecik tiz sesiyle bir horon havası başlatır.) Şef, boşuna uğraşma, biz durmayız! Hem hareket, hem duygu... Ne istersen var burada!”
Şef: (Saçını başını yolmaya yaklaşır)
“Karadeniz, tempo dedim sana! Daha Doğu Anadolu girecek, bari ona yer bırak!”
Doğu Anadolu: (Timpani ve bağlamasıyla ağır ağır söze girer)
“Ne bu gürültü? Bizim buralarda işler yavaş yavaş, ama sağlam olur. (Timpani tok ve derin bir ritim tutturur.) Sert kışların, yüksek dağların sesi bu… Davullar konuşur, bağlama ile türkü söylenir. Araya bir de ney sesi mi girse ne? Ah o mezraların fısıltısı...”
Güneydoğu Anadolu: (Kanun tıngırdar, ud derinden cevap verir)
“Yavaş, yavaş... Zaten gürültüden bıktık, burada her şey ince ince çalınır. Kanun telleriyle Mezopotamya’nın ruhunu anlatayım size. (Bir iki nota atar, ortam yumuşar.) Arada darbuka da patlasın, hadi bakalım. Hele şu Karadeniz’i biraz susturun da derdimizi anlatalım.”
Karadeniz: (Daha da hızlanır)
“Susturamazlar beni, horonun tam ortasındayım! Şef, yetişebilirsen gel!”
Şef: (Derin bir nefes alıp toparlanır)
“İç Anadolu, sen bari dengeyi sağla!”
İç Anadolu: (Klarnet ve piyanoyla sakin, bozkır gibi geniş bir melodi başlatır)
“Anlaşılan yine iş bana düşüyor. Klarnetimle uzun uzun bozkırları çalayım, piyano ritmi düzenlesin. Kimseyi üzmeyelim ama kalbimizden konuşalım. Sakinlik iyidir arkadaşlar, biraz dinlenelim...”
Şef: (Gülümseyerek batonunu kaldırır)
“İşte bu! Herkes yerini buldu mu? Marmara, sakin! Karadeniz, hızlanma! Doğu, nefis! Güneydoğu, dokunaklısın. Akdeniz, sen zaten güneşsin! Ege, flütünü bırakma! İç Anadolu, sen benim kahramanımsın! Şimdi birleşin ve bu eşsiz Anadolu Senfonisi’ni çalın bakalım!”
Sonuç:
Ve böylece Türkiye Orkestrası, bazen telaşlı, bazen melankolik, ama her zaman bir arada çalmaya başlar. Sesler çatışır, uzlaşır, yükselir ve sonunda kocaman bir alkış kopar!
Çünkü bu orkestra başka bir yerde yok...
Bazen akordumuz bozulsa da, melodimiz dünyada bir tane:
İşte karşınızda Türkiye Senfonisi!