![]() |
Tweet |
Kadın: Hayatta Kalma Sanatı
Bugün 8 Mart. Takvimde koca bir gün, sosyal medyada bolca mesaj, çiçekler, indirim kampanyaları… Ama asıl soru şu: 8 Mart gerçekten bir kutlama günü mü, yoksa hâlâ var olabilmek için mücadele etmek zorunda kalan kadınların sesini duyurma günü mü?
Kadın olmak, bir süper güç gibi görünüyor. Aynı anda bin sekme açık, hepsi çalışıyor, hepsi önemli.
Zihinlerimiz Google Chrome gibi; iş hayatı, ev işleri, sosyal sorumluluklar,
"Bir arkadaşımı ihmal ettim mi?" sekmesi,
"Bugün kaç kadın öldürüldü?" sekmesi,
"Yolda yürürken arkama dönüp bakmalı mıyım?" sekmesi,
"Patronum bana gerçekten değer mi veriyor yoksa kadın olduğum için daha fazla çaba göstermem mi bekleniyor?" sekmesi…
Üstelik bu sekmelerin hiçbirini biz kapatamıyoruz, hayat bizi zorlayarak açık tutuyor.
Türk Kadını: Haklarını Mücadeleyle Kazandı
Türkiye’de kadın olmak, hem büyük bir kazanım hem de büyük bir mücadele. Çünkü biz, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk gibi bir liderin önderliğinde birçok hakkı dünyadaki pek çok ülkeden önce kazandık. Atatürk, "Dünyada her şey kadının eseridir." derken bunu bir jest olsun diye söylemedi. Gerçekten de, bir milletin gelişmesi kadının gelişmesiyle doğrudan bağlantılıydı.
Kadınlar, Türkiye’de seçme ve seçilme hakkını 1934’te kazandı. O dönem İngiltere’de kadınlar hâlâ seçimlerde oy kullanamazken, meydanlarda “Biz Türk kadınlarından daha mı değersiziz?” yazılı pankartlarla miting yapıyordu. Avrupa’nın en gelişmiş ülkeleri bile kadın haklarında Türkiye’den geri durumdaydı. Biz öncüydük. Ama peki ya bugün?
Kâğıt üzerindeki haklar yetiyor mu? Hukukta yazan "eşitlik," iş dünyasında, sokakta, evin içinde, bir kadının hayatının her anında hissediliyor mu? Hayır. Cam tavanlar hâlâ var, iş yerinde terfi ederken erkek meslektaşlarından daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyoruz, bazen "kadın başımıza" bir şeyleri başardığımızı kanıtlamamız gerekiyor.
Günlük Hayatın İçinde Kadın Olmak
Kadın olmak, bir gün içinde bin farklı kimliğe bürünmektir. Bir sabah gözlerini açıp çocuğunu hazırlayan bir anne, sonra ofiste toplantıya giren bir profesyonel, sonra akşam yemeğini yetiştirmeye çalışan bir eş, gece kendi hayalleriyle baş başa kalmaya çalışan bir birey…
Ve tüm bunları yaparken sürekli şu sorularla karşılaşmak:
"Evlenmeyi düşünüyor musun?"
"Çocuk yapmayı düşünüyor musun?"
"Tek başına mı gideceksin?"
"Senin işin ne ki zaten?"
Bir kadın başarılı olduğunda, "erkek gibi" çalıştığı söyleniyor. Güçlü durduğunda "sert" deniyor. Yumuşak olduğunda "fazla duygusal" oluyor. Yani ne yaparsak yapalım, hep bir eleştiri var. Ama hiçbirimiz bundan şikâyet etmiyoruz, çünkü zaten başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğüyle ilgilenerek bu günlere gelmedik.
Bugün Kaç Kadın Eksik?
Ve en acı gerçek…
Bugün kaç kadın, hayallerini gerçekleştiremeyecek?
Kaç kadın, bir adamın sevgisizliği, kıskançlığı, öfkesi ya da toplumun sessizliği yüzünden hayattan koparıldı?
Kadın cinayetleri artık sadece istatistiklere düşen bir sayı değil. Her birinin bir adı, bir hikâyesi vardı. Kimi, üniversiteyi bitirip mesleğini yapmak istiyordu. Kimi, çocuğuna daha iyi bir hayat sunmaya çalışıyordu. Kimi, sadece özgür olmak istiyordu. Ama bazıları, sırf "hayır" dedikleri için hayattan koparıldı.
Her gün kadın cinayetlerini okuyoruz, her gün sosyal medyada isimlerini görüyoruz, bazılarımız belki yakından tanıyordu. Ve bu yüzden 8 Mart sadece çiçek verilerek kutlanacak bir gün değil. 8 Mart, hâlâ mücadele edilmesi gereken bir gün.
Peki Bugün?
Bugün, bir kadının hayatına gerçekten dokunmak için ne yaptınız?
Bir çiçek almak, bir mesaj atmak, bir sosyal medya paylaşımı yapmak… Bunlar güzel şeyler, ama yeterli mi? Bugün, bir kadının gerçekten sesini duyurmasına destek oldunuz mu? Ona sadece "Sen güçlüsün." demek yerine, gerçekten güçlenmesi için bir şey yaptınız mı?
Bir kadın, iş yerinde eşit maaş alabiliyor mu? Terfi alırken "Acaba çocuk yapar mı?" diye düşünülüyor mu? Evdeki emeği gerçekten değer görüyor mu? Bir kadın, akşam saatlerinde sokakta yürürken eline cep telefonunu alıp konuşur gibi yapmak zorunda kalmadan ilerleyebiliyor mu? Kadınlar öldürüldüğünde, "Ama o da şöyle yapmıştı" diyerek suçun bir kısmı yine onlara yükleniyor mu?
Biz kadınlar güçlü olmayı seçmedik. Hayatta kalmak için güçlü olmak zorunda bırakıldık. Ama artık sadece hayatta kalmak istemiyoruz. Özgürce yaşamak, var olmak, bu toplumun bir bireyi olduğumuz için değer görmek istiyoruz. Bunun için de sadece kadınların değil, erkeklerin de mücadeleye katılması gerekiyor. Çünkü bu sadece kadınların değil, hepimizin sorunu.
Bugün, sadece kendiniz için değil, bütün kadınlar için hangi mücadeleyi verdiniz?
Bugün, kadınların gerçekten özgür olduğu bir dünya için hangi adımı attınız?
Çünkü kadın olmak, hayatta kalma sanatıdır. Ama artık sadece hayatta kalmak değil, özgürce yaşamak istiyoruz.
Ve bunu birlikte başaracağız.