![]() |
Tweet |
ŞAH MAT
"Hayat bana şah mat çekti… Ben de gülümsedim, ‘Bravo canım, çok güzel oynadın’ dedim. Eziklik değil bu, zarafetin alaycılıkla dansı!"
Bazı oyunlar bittiğinde alkış tutulmaz… Derin bir iç çekilir.
Satrançta “şah mat” diyorsun, bitti sanıyorsun. Oyun çözüldü, kazanan belli, taşlar devrildi. Ama gel bir de bunu hayatta söyle bakalım…
Hayat, bizim bilmediğimiz bir kuralla oynanan dev bir satranç tahtası sanki.
Kurallar belli gibi ama uygulama kısmı full kaos.
Piyon gibi başlıyoruz, vezir olmaya çalışıyoruz, ama çoğu zaman farkında bile olmadan kendimize mat çekiyoruz. Üstelik kimse de “şah çekiyorum” demiyor. Bam diye geliyor hamle.
Ve işin en acı tarafı ne biliyor musunuz?
Bazı “şah mat”lar sessiz olur.
Sesi çıkmaz, kazanlar havaya zıplamaz. Sadece biri gider.
Geriye kalanlar da anlamamış gibi oyuna devam eder.
Hayatın Satranç Tahtasında Kim Neyin Taşı?
Hadi hep birlikte düşünelim: Bu hayat tahtasında biz neyi temsil ediyoruz?
Piyonlar: Her sabah erken kalkıp işe gidenler. Toplu taşımada ileri gitmek isterken çaprazdan yer kaptıranlar.
Atlar: Hayatta hep zıplayarak ilerleyenler. Düz mantıkla hareket etmeyenler. Kafası karışık ama bir şekilde hedefe ulaşanlar.
Kaleler: Dik başlılar. Geri adım atmayanlar. “Ben buyum kardeşim!” diyenler.
Vezirler: Hakkını vermek lazım. Her işe yetişen, herkese yeten, bir kendine yetemeyen süper kahramanlar.
Şah: İşin ironisi burada başlıyor... Herkes onu korumak için uğraşıyor ama o öyle köşeye sıkışmış ki adım atacak yeri yok. Bu şah aslında biziz. Korunmaya muhtaç egomuz, kırılgan gururumuz. Göstermelik güçlü duruşumuz.
Bazen kendimizi vezir zannederiz, oysa piyonun tekiyizdir.
Bazen herkes bize hizmet ediyor gibi gelir, ama bir bakmışız herkes gitmiş, tahtın ortasında yapayalnız kalmışız.
İşte o an... Şah mat.
Aşkın Satranç Hali: Hamle Hamle İlişki
İlişkiler de bir çeşit strateji oyunu.
“Kim önce yazacak?”, “O story’e cevap verilir mi?”, “Geri çekileyim, bakalım gelecek mi?”
Bu hamlelerin her biri, aslında kalp tahtasında oynanan küçük satrançlar.
Bir bakıyorsun mesajlar vezir gibi hızlı ve güçlü.
Sonra sessizlik...
Ardından çaprazdan gelen bir "ben seni kardeşim gibi görüyorum" hamlesi.
Al sana şah mat!
Ve kimse "şah çektim" demiyor bu ilişkilerde.
Sinsice, sessizce, bazen bir mesajla, bazen sadece görülüp bırakmayla, bazen "biraz uzaklaşmak istiyorum" deyip giderek…
Mat olduk biz çoktan. Ama farkında değiliz.
Ya da farkındayız da, görmezden geliyoruz.
Çünkü gururumuz hâlâ “oyun devam ediyor” sanıyor.
Günlük Hayatta Şah Mat Olduğumuz Anlar
Hayatın içinden minik mat anları...
Büyük savaşlar değil ama ego kırıkları:
“Günlük limitinizi aştınız.” = Finansal şah mat.
“Bu içerik bölgenizde kullanılamıyor.” = Dijital şah mat.
“Birlikte çalışmak istemiyoruz.” = Kariyer şah mat.
“Şarjın %1.” = Teknolojik şah mat.
“Benim için çok değerlisin ama...” = Kalp matı.
“Zaten kimseyi hak etmiyorum ben.” = Kendi kendine mat çekmek, en acıklısı.
Her mat, bir kırılma anı.
Bizi yeniden başlatacak, yeni oyuna hazırlayacak bir uyarı aslında.
Ama biz o sırada telefonun ekranına bakıp “neden olmadı?” diye düşünmekle meşgulüz.
Geçmişten Günümüze: Mat Olmanın Evrimi
Tarihte birçok şah, vezirine güvenip oyunu kaybetti.
Sezar, Brütüs’e “Sen de mi?” dedi. Sonra mat oldu.
Mısır firavunları, piramit diktiler, halkı köle gibi çalıştırdılar ama tarih onların şahını çoktan mat etti.
Napolyon, bir atla dünyayı fethettim sandı ama Rus kışında mat yedi.
Modern CEO’lar, tweetle tahtı sallanan dijital krallar oldu.
Günümüz matları daha dijital, daha sessiz, daha hızlı.
Bir algoritma seni oyun dışı bırakabilir.
Bir yapay zekâ senin işini senden daha iyi yapabilir.
Bir ilişki terapisti, iki cümlede beş yıl süren aşkı noktalayabilir.
Şah mat. Game over. Restart?
Sahte Zaferler, Gerçek Matlar
Kimi zaman oyunu kazanmış gibi görünürsün. Alkışlar gelir, insanlar seni kutlar.
Ama sen bilirsin... İçeride bir şey eksiktir.
Şah hayatta kalmıştır belki ama kalenin biri yok olmuştur, vezirin sessizce gitmiştir.
Bir şeyler eksiktir ama kimse görmez.
Sadece sen bilirsin:
Bu da bir tür Mat’tır. Ama dışarıdan anlaşılmaz.
Temiz Sayfa: Yeni Oyunlar
Şah mat olmanın güzel yanı ne biliyor musunuz?
Oyun biter.
Ve biten her oyun, yeni bir başlangıçtır.
Taşlar toplanır. Tahta temizlenir. Herkes yeniden dizilir.
Piyon yine piyon, şah yine şah.
Ama bu sefer farklı oynarsın.
Bu sefer savunmayı değil, stratejiyi öğrenmişsindir.
Bu sefer hızlı olmak değil, doğru zamanda beklemek gerektiğini bilirsin.
Ve belki... Bu sefer kendi hamleni başlatırsın.
Rakibin oyunu değil, kendi oyunun olur.
Soru Zamanı:
Peki siz…
Hiç hayatın ortasında şah olduğunuzu zannederken mat olduğunuzu fark ettiniz mi?
Ve daha da önemlisi:
Yeni oyunlar kurmak için cesaretiniz var mı, yoksa hâlâ eski tahtada, eski taşlarla oynayıp duruyor musunuz?