![]() |
Tweet |
Lovebombing, modern çağın sahte sevdası.
"Sevgilim Nereye Buhar Oldu?"
Bir zamanlar biri beğenince utanılırdı. Şimdi biri seni beğenince utanmadan profilini stalklayıp, beş yıl önceki fotoğrafına kalp bırakıyor. Yani utanma yok ama arsız bir algoritma var. O kadar filtrelenmiş bir dünyadayız ki, duygular bile filtreli: “sana çok aşığım ama rahatsız etmeden.”
İlişkiler artık eskisi gibi yaşanmıyor, çünkü eskisi gibi sabrımız yok. “Bekleyeyim, tanıyayım, anlayayım” devri bitti. Şimdi mod: “bir günde bağlan, ikinci gün kaybol, üçüncü gün terapide anlat.”
Lovebombing: İlk Bakışta Bağımlılık
Bu öyle bir sevgidir ki; tanıştıktan üç gün sonra seni annesiyle tanıştırmak ister, ama altıncı gün seni Google'dan bile sildirmiş olabilir. İlk başta öyle bir yoğunlukla gelir ki, zannedersin ki bu adam değil, duygusal bir ekspres kargo. Kapını çalar, kolunda gül, dilinde yemin, gözünde yapay bir romantizm...
Ama bu aşk değil. Bu, yüksek dozda sunulan sahte ilgiyle seni baştan çıkartıp, sonra “ben aslında hazır değilim” diyerek ortalığı ateşe verip kaçmaktır.
Narsist kişiliklerin el kitabı bu: önce seni yıldız yapar, sonra sana karanlık yaşatır.
Ve sen de hâlâ onun gerçek yüzünü anlamaya çalışırken, o çoktan başka birinin “kaderimsin” mesajlarına başlamıştır.
Ghosting: Dijital Çağın Terk Etme Biçimi
Eskiden birini terk etmek vicdan isterdi, şimdi Wi-Fi yetiyor. “Aradığınız kişiye ulaşılamıyor” sesinden sonra gelen sessizlik, artık ilişki statüsü oldu.
Modern ayrılıklar artık gözyaşıyla değil, son görülmeyle yaşanıyor. Ne bir açıklama, ne bir yüzleşme. Sadece: yokluk.
Bu kadar kolay silmek, bu kadar kolay kaybolmak... Çünkü karşındakini insan değil, kullanıcı adı olarak görmek artık norm. Ama bilmedikleri bir şey var: Ghosting yapan kişi, seni değil, kendi duygusal beceriksizliğini gizliyor.
Peki Neden Bu Hale Geldik?
Enerji Meselesi: Kadın, Erkek ve Karmaşa
Sonuç? Bir taraf aşırı sorumlulukta ezildi, diğer taraf hiçbir sorumluluğa yaklaşmadı bile.
Yeni Nesil İlişkiler İçin El Kitabı Tadında İşte Size Mini Sözlük:
Sonuç:
İlişkiler artık üç hâlde yaşanıyor: Ya fazla hızlı, ya fazla stratejik, ya da fazla yalnız. İnsanlar gerçek yakınlığı unuttu, çünkü maskelerle yaşamaya alıştı. Ve her maskenin ardında, “acaba bu sefer biri gerçekten beni sevecek mi?” diyen küçük bir çocuk var. Ama o çocuk her seferinde bir ghosting yiyor.
Ve soruyorum:
Gerçekten sevilmek mi istiyoruz, yoksa sadece beğenilmek mi?
Kadınlar eril enerjiyle kendini tüketirken, erkekler neden hâlâ duygusal yükü paylaşmaktan kaçıyor?
Birbirimizi sevemeyecek kadar mı yorgunuz, yoksa sevmeyi unutturacak kadar mı yalnızız?